4/19/2006

California fayında gizemli titreşim

California’da Pasifik boyunca uzanan San Andreas fayını dinleyen uzmanlar, San Francisco depreminin 100’üncü yılında, yeraltında nedeni anlaşılmayan titreşimler tespit etti.

Tüm çalışmalara karşın gizemini koruyan bu jeolojik olayın önceden bilinmesi için henüz açığa çıkarılması gereken birçok bilinmeyen var. Deprem tahminlerinin meteoroloji tahminleri gibi net olabilmesi için iki temel sorunun çözülmesi gerekiyor: Deprem nasıl başlar? ve Depremi nasıl veya neden duruyor?

Deprem, kıtasal plakaların karşılıklı olarak birbirleriyle itişmesi ve buna bağlı olarak alt alta veya üst üste binmesinden kaynaklanıyor. Dünya yüzeyinde yaklaşık 10 adet dev plaka ve yüzlerce küçük plaka bulunuyor. Plakaların birbirlerine girdiği noktalar ise fay hatlarını oluşturuyor.

BİRKAÇ YÜZ MİLYON DEPREM
Hatlar boyunca plakalar birbirlerine güç uyguluyor ve karşılıklı enerji çıkışı meydana geliyor. Fay hatları boyunca ani enerji çıkışları, yeryüzünde deprem olarak hissediliyor. Kayıtlara göre, her yıl yeryüzünde irili ufaklı birkaç yüz milyon deprem meydana geliyor. Kimi gerçekten şiddeti düşük olduğu için hissedilmiyor, kimiyse yerleşimden uzak bir noktada meydana geldiği için haberlere düşmüyor.

YERALTI DİNLENİYOR
ABD’de National Science Foundation (Doğa Bilimleri Vakfı) bünyesindeki EarthScope projesi, yerkabuğu delinerek yeraltına 4 km derine inen hassas ölçüm cihazlarıya Kuzey Amerika faylarını dinliyor. ABD’li uzmanlar, California’nın altında 1.300 km boyunca uzanan ve şiddetli depremlere neden olan San Andreas fayında deprem habercisi şüphesi veren titreşimler kaydetti.

ESRARENGİZ TİTREŞİMLER
Yer kabuğundaki titreşimler genellikle, magnanın yeraltında yer değiştirmesine bağlanıyor. Ancak, California’da yanardağ olmaması, bilim insanlarını titreşimlerin magnanın yer değiştirmesinden ziyade bir faylarda bir hareketin, dolayısıyla da olası depremin habercisi olabileceği şüphesine itti.

YENİ BİR DEPREM ŞÜPHESİ
Tarihin en büyük depremlerinden 1906 San Francisco depreminden 100 yıl geçmiş olması, yeni yer kabuğu hareketleri olabileceği şüphesini bir süredir dile getiriliyordu. En son 1690 yılında 7.7 şiddetinde bir depreme neden olan San Bernardino fayının da yakın zamanda yeniden kırılması bekleniyor.

FAYLAR ARASI ‘TEĞET KAYMA
Tahminlere göre, gelecek 30 yıl içinde San Francisco bölgesinde yıkıcı bir deprem olma şansı yüzde 62.

Bilim insanları esrarengiz titreşimlerin, Pasifik’in altındaki Juan de Fuca tektonik plakanın, Kuzey Amerika tektonik plakanın altına doğru kaymasından meydana geldiğini düşünüyor. Bu iki plaka birlikte San Andreas fayını oluşturuyor. İki plaka teğet geçişle birbirlerini sürterek yer değiştiriyor, uzmanlar buna ‘teğet kayma’ diyor. Bilim insanları bu iki plaka arasında aktif olarak teğet geçiş tespit etmedi, dolayısıyla fay hattındaki titreşime neden olacak bir kayma tespit edilmemesi de soru işaretlerini artırdı.

Kaynak: LIVESCIENCE.com ve Associated Press’ten yararlanılmıştır.

4/07/2006

‘Tiktaalik’: Karaya ilk adımı atan canlı

Dünya’daki canlı hayatı karaya taşıyan ilk canlıya ait fosil gün ışığına çıkarıldı. Fosil, canlıların ilk kez 375 milyon yıl önce toprağa değdiğini gösteriyor.

Yeryüzünde 375 milyon yıl önce meydana gelen bir olay tüm canlı yaşamın yönünü değiştirdi. Balık benzeri bir canlı, sığ sularda gezinirken karaya çıkıverdi. Belki de anlık bir refleksle başlayan bu macera milyonlarca yıl zarfında canlı hayatı karaya taşıdı. Fosili bulunan canlının balıkla karasal hayvan arasında geçiş dönemine ait özellikler gösterdiği saptanırken, onu karaya ayak basmaya iten nedenler araştırılacak.



Bilim dünyası, ilk balıkların karaya çıkarak ayaklarının gelişmesinin 365 milyon yıl önce gerçekleştiğini varsayıyordu. Yeni fosil bunu 10 milyon yıl geriye çekti. Araştırmayı yürüten University of Chicago profesörü Dr. Neil Shubin, yeni fosilin karada rahatlıkla yol aldığını, geçiş dönemine ait fosilin hem balık hem de karasal canlı özelliklerini gösterdiğini vurguluyor. Oldukça iyi korunmuş olan fosilin iskeletinin tam olması araştırmacıların işini kolaylaştıracak.

SAKİN VE SIĞ SULARDA GEZİNİRDİ
Kuzey Kutbu yakınlarındaki Ellesmere Adası kıyılarında gün ışığına çıkarılan fosilin 1.2 ila 2.7 metre büyüklüğünde olduğu hesaplandı. Karaya bundan 375 milyon yıl önce ilk ayak basan canlının balıkla timsah arasında bir canlı olduğu düşünülüyor. Hayvan, subtropikal iklimde sığ ve sakin sularda yüzüyor ve etle besleniyordu.

‘İSTESE ŞNAV BİLE ÇEKEBİLİR’
Hayvanın ön ayakları omzuna bağlanıyor. Kollar, dirsekler ve göğüs bağlantısı bugünkü göğüs yapısına benzerlik gösteriyor. Bilim insanları hayvanın göğüs yapısının şaşırtıcı derecede ‘modern’ yapıya benzeyişini “Kollarıyla karada rahatlıkla yol alabilir, istese şnav bile çekebilirdi” sözleriyle tasvir ediyor. Hayvanın suda fok gibi yüzdüğünü düşünen uzmanlar, karada sürünebildiğini tahmin ediyor.

BALIKLA KARASAL HAYVAN ARASINDA
Hayvanın balıklardan farklı olarak kafasını vücudundan bağımsız olarak oynatabildiği tahmin ediliyor. Hayvanın akciğerleri ve kaburga yapısı da karasal bir canlıyı andırıyor; hayvanın havadan oksijen soluduğu düşünülüyor. Hayvan güçlü kollarıyla kendini taşıyabiliyordu.

Ancak hayvanın çenesi ve ağzının balık özellikleri taşıdığı belirlendi. Bilim insanları evrim aşamalı gerçekleşirken, kimi organların değişimde yavaş kaldığını ve bunların daha sonra ortadan kaybolduğunu belirtiyor.

Bilim insanları şimdi, bu hayvanı karaya çıkmaya iten dürtüler ve karaya çıktıktan sonra ayakta kalmak için nasıl evrildiğini merak ediyor.

Hayvana, Kanada’nın kuzeyindeki Nunavut bölgesinin yerel dilinde tatlısu balığı anlamına gelen ‘Tiktaalik’ adı verildi.

Kaynak: Araştırmayı konu alan makale İngiliz bilim dergisi Nature’da yayımlanmıştır.
Not: NewScientist, BBC ve Associated Press’ten derlenmiştir.